05.03.2013
Saat: 00.39
Kapalı Kutu
Kapalı bir kutu. Kapalılaşan bir kutu adeta insan. İlk başta
bir küpün açık hali gibi çarpık şekli, içi dışı, üstü başı gözüken, 2 boyut
sadeliğinde. Sonrasında kendinden sakladıklarını dünya görmesin, dünyadan
sakladıklarını da kimse bilmesin diye cana gelen, dikleşip küpleşen, içine
kapanan bir kutu insan.
Şeffaflaştıkça hafifleyen,
daha açık ama daha kırılgan olan, iç dünyasına ışığı almak için
şeffaflaştıkça, içine kiri, pisi, gerçeği de alan. Korktukça derisi kalınlaşan,
derisi kalınlaştıkça içerinin karanlığından korkan bir kararsızlık kümesi
insan.
Bir kararsızlık kümesi insan.
Küstahça “en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir” derken
bundan bile emin olmayan bir insan.
Aslı gri olup, ışığın geldiği taraftan beyaz, karanlıkta
siyah gözüken, kamuflajı çözmüş de sebebini çözememiş bir varlık insan.
Düşünce hantalı, Hareket için fiziğin yasalarını değil de,
koyunun yasalarını benimsemiş bir yaratık.
Düşünmek paraylaymış, sanki düşüneceğine doğal gaz
alabilecekmiş gibi davranan ve bunun farkında olmayan.
Bir sonuç beklemeden sevemez olmuş, alış verişin adını
sevmek sanmış. Sevmenin tekil olduğunu bilememiş. Sevişmenin işteş bir eylem
değil de ayıp olduğu öğretilmiş. Koşuşmak çocukça, söyleşi büyük adam işi,
sevişmek ayıp.
Yozlaşmış, yozlaştırılmış insan. Pamuk olunca kirletilmiş,
yıpratılmış da, kirpi olunca dokunulmaz olmuş, dokunulmazlığın “dokunulmamak”
olduğunu farketmeden.
Dışı sertleştikçe içi
gevrekleşmiş. Bükülmez olmuş, kırılır olmuş sertliği maharet sanırken.
Hissetmek olmasını en önemli şeyin bu hayatta, sanki bir dilenciymişçesine görmezden
gelmiş. Tek tük hissedişleri sadaka değerinde.
Kendi lanetinde boğulmuş insan, acı çekmemek için acı
çekemez olmuş. Acının da mutluluk kadar bu hayatta insan için olduğunu unutmuş.
Boğulmamak için, ölmeyi tercih etmiş. Halbuki nefesin sadece alınamayacağını,
verilmesi de gerektiğini hatırlaması yeterliymiş lanetten çıkmak için. Olmamış.
Olmamış…