22 Mart 2014 Cumartesi

Kendime Not Falan Vol.1

Kendime Not: 22.03.14  ,  01.15







                Bazen okuduğu çok güzel bir şeyden etkilenip büyük bir ikileme düşüyor insan, okumaya devam etmekle bırakıp yazmak arasında. Sanki kaynağı bırakırsa debi düşecek ya da şimdi yazmazsa fikirleri uçup gidecek ikilemi.
 
           "İnsan bir kabul makinası, bilmesek de kendi içimizde birer kusurlu mühendisiz."
Neden kusurlu?

-Söylemeyi sevdiğiniz cümleleri kullanma şansı elinize geldiğinde üç cümle önceden tatlı bir sıcaklık yayılır ya içinize- Mühendislik iki temelden oluşur;

a) Kabul
b) İhmal

ama öyle düşündüğünüz anlamda kötümser olan değil, bir değer tolerans sınırı içinde küçükse ihmal edilir.
Bizim –insanoğlunun genelinin- kusurlu olmasının sebebi kabul etme konusunda çok iyiyiz ancak ihmal konusunda yetersiz kalıyoruz. Sanırım devam etmemizi sağlayan da baltalayan da bu kusur.

Hayatımızda nasıl büyük yanlışlar olursa olsun, nasıl büyük hoşnutsuzluklar vuku bulursa bulsun, bir dönemden sonra onları hep varmış “kabul” ediyoruz.  Kredi kartına hiç borcun yokken bir zaman sonra asgariyi ödemeye başlamak ve bunu son derece normal karşılamak gibi. Bunun siyasi olmasını hiç istememiştim çünkü siyasete değer vermiyorum ama istemediğimiz kişiler tarafından yönetilmeye bayılmasak da bununla ilgili neredeyse hiçbir şey yapmamamız gibi.

Kendini tatminden öte gidemeyen birkaç onur hareketi yapmak dışında gerçekten ne yapıyoruz ki?

İhmal konusunda ise gerçekten zayıfız, kendi minik komplekslerimiz var, bunlarla ilgili minicik bir şey olsa bile, bunu hemen kaydedip defalarca başa alıyoruz ama hiçbir zaman silip devam etmiyoruz.
Bizi terk edip gidenleri de silmiyoruz mesela, terk ettiklerimizi de. Kimi zaman o kadar silmemiş oluyoruz ki bunları, bırak gittiklerimizi bile kayıptan sayıyoruz, sen bırakıp gittiysen bunu sonucu kayıp da olabilir kazanç da-bilemezsin. (yine sevdiğim bir örnekleme) Schrödinger’in kedisi durumu bu tam. Kedi canlı diye sevinemezsin, ölü diye üzülemezsin, bu yüzden bunun adı kayıp değil, seçimdir.

-Steady State (Durağan Hal)

Doğamız gereği sorumluluk almanın ya da yenilgiyi kabul etmenin yarattığı manevi dalgaya girip kararsız hale geçmekten o kadar korkuyoruz ki, Hep durağan, hep kararlı haldeyiz. Hep mağduruz.
Ya yanlış anlaşılıyoruz, ya hakem golü vermiyor, ya da en yüce tabirimizle an-la-şı-la-mı-yo-ruz.
Kendisiyle anlaşılamayan olduğumuzu fark etmediğimiz zamanlarda özellikle.

Böyle yazmanın en keyifli yanı, hiçbir alt başlığı doldurmak zorunda değilim ya. İstediğimi anlatıyorum.
Fikirlerle ip atlamak gibi. Rocky de oluyorum. Clara da…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder