Bilimin Kabul Etmediğini Kabul Eden Ülke Türkiye.
Durmak.
Durmak bir eylem değildir. Aksine eylemsizliğin bir sonucudur. Hatta olası en büyük sonucudur.
Dünya dönerken hiç birimiz duruyor olmayız gibi yorumlar da olabilir ancak hayatımızı büyük ölçüde ezoterik olarak yaşadığımız dünyamızda, genel geçer bir dünya algısından ziyade, algıladığımız, etkileştiğimiz dünyayı göz önünde bulundurursak gerçekten duruyor oluruz. İşte o zaman durmak, bir eylem olmaz. İşte o zaman durmak eylemsizliktir, durmak suç işlememektir. Durmak, durmayarak yanılgıya düşenleri kelime veya mimik kullanmadan eleştirmektir. Durmak zararsız olmasına rağmen, bu günlerde zarar görmek demektir. Gizli bir ajandası yoktur, hedeflediği bir emel yoktur. Tek zamanlıdır. Aslında hiç bir zaman "duruyor" olmazsınız. Deviniminiz azalır ve son olarak durursunuz. Bir kısmın zihinsel aktiviteleri gibi. Hiç sorgulamayan, güdülmekten duramayanlar gibi.
Bu yüzden durmak bir eylem değildir, otlamaya çıkarılanlara bir eleştiridir sadece...
Hiç bir zaman anlayamayacak olsalar da...
What science doesn't accept, Türkiye Does.
To Stand.
To Stand is not an action. On the contrary it is a result of inertia. It is even the biggest conclusive act of inertia possible. There may be comments like while the earth is revolving, none of us can't just stand. However, in a world which we live our lives mostly in an esoteric way, if We consider things we sense and interact not the common world perception, then we really do stand. This is the time that "to stand" is not an action. This is the time that it is basicly the definition of inertia. it is the time that standing is not to commit a crime. To stand is, criticizing the ones who are mistaken as a reason of to stand not, without using any words or jestures.
Although to stand is harmless, nowadays it means to get damaged. It has no secret agenda, no purposes targeted. To stand is a non-continous verb. Actually you can never be "standing" (as in staying still, not like fighting four your rights). Your kinesis decreases and as a conclusion of negative acceleration, you stop and Stand. Like some peoples mental activity. Like the people who are not questioning. Who can not just stand without a lead of a shepard.
This is why "to stand" is not an action. It is just a criticism to the people who are out at grass to be fed...
A criticism for the people who are never going to understand...
F.S.A
19 Haziran 2013 Çarşamba
13 Mart 2013 Çarşamba
Kapalı Kutu
05.03.2013
Saat: 00.39
Kapalı Kutu
Kapalı bir kutu. Kapalılaşan bir kutu adeta insan. İlk başta
bir küpün açık hali gibi çarpık şekli, içi dışı, üstü başı gözüken, 2 boyut
sadeliğinde. Sonrasında kendinden sakladıklarını dünya görmesin, dünyadan
sakladıklarını da kimse bilmesin diye cana gelen, dikleşip küpleşen, içine
kapanan bir kutu insan.
Şeffaflaştıkça hafifleyen,
daha açık ama daha kırılgan olan, iç dünyasına ışığı almak için
şeffaflaştıkça, içine kiri, pisi, gerçeği de alan. Korktukça derisi kalınlaşan,
derisi kalınlaştıkça içerinin karanlığından korkan bir kararsızlık kümesi
insan.
Bir kararsızlık kümesi insan.
Küstahça “en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir” derken
bundan bile emin olmayan bir insan.
Aslı gri olup, ışığın geldiği taraftan beyaz, karanlıkta
siyah gözüken, kamuflajı çözmüş de sebebini çözememiş bir varlık insan.
Düşünce hantalı, Hareket için fiziğin yasalarını değil de,
koyunun yasalarını benimsemiş bir yaratık.
Düşünmek paraylaymış, sanki düşüneceğine doğal gaz
alabilecekmiş gibi davranan ve bunun farkında olmayan.
Bir sonuç beklemeden sevemez olmuş, alış verişin adını
sevmek sanmış. Sevmenin tekil olduğunu bilememiş. Sevişmenin işteş bir eylem
değil de ayıp olduğu öğretilmiş. Koşuşmak çocukça, söyleşi büyük adam işi,
sevişmek ayıp.
Yozlaşmış, yozlaştırılmış insan. Pamuk olunca kirletilmiş,
yıpratılmış da, kirpi olunca dokunulmaz olmuş, dokunulmazlığın “dokunulmamak”
olduğunu farketmeden.
Dışı sertleştikçe içi
gevrekleşmiş. Bükülmez olmuş, kırılır olmuş sertliği maharet sanırken.
Hissetmek olmasını en önemli şeyin bu hayatta, sanki bir dilenciymişçesine görmezden
gelmiş. Tek tük hissedişleri sadaka değerinde.
Kendi lanetinde boğulmuş insan, acı çekmemek için acı
çekemez olmuş. Acının da mutluluk kadar bu hayatta insan için olduğunu unutmuş.
Boğulmamak için, ölmeyi tercih etmiş. Halbuki nefesin sadece alınamayacağını,
verilmesi de gerektiğini hatırlaması yeterliymiş lanetten çıkmak için. Olmamış.
Olmamış…
26 Kasım 2012 Pazartesi
Güle Güle Kilolar! :)
Merhabalar,
Kilo vermek isteyenlere bir kaç tane tüyo vermek istedim.
Ben denedim ve çok faydasını gördüm. Bir de bana bunları öğreten arkadaşıma teşekkür ederim.
Canım benim! :)
Kilo vermek için kardiyo yapmamız gerektiğini hepimiz biliyoruz. Sadece kilo vermek için de değil, sağlıklı olmamız için de yapmamız şart aslında. (bilmeyenler için kardiyo yapmak dediğimiz şey "kardiyovasküler çalışma yapmak aslında, yani kalp ve damar sistemini çalıştırmak adına yapılan egzersiz)

Koşmak, bisiklete binmek. Bunlar en kolay yapabileceğimiz çalışmalar.
Peki bunlardan en çok faydayı ne zaman görürüz?
SABAH!!!
Vücudumuz uyku süresi boyunca beslenmediği için bir koruma hamlesi olarak yağları parçalayarak yağ asitlerine dönüştürür ve kan dolaşımına verir. Dolayısıyla sabah kalkar kalkmaz kardiyo yaparsanız çok daha kolay kilo verirsiniz! Ancak bunun da çok ufak bir kaç hilesi var.
Metabolizmayı başlatmak adına uyanınca ilk iş 1 bardak su içmelisiniz.
Ardından da sütsüz ve şekersiz 1 kupa kahve.
Kafein uyarıcı olması ve vücuttan su atması sayesinde çok işinize yarayacaktır. Ancak fazlası çarpıntı yapabilir, dikkat. Spordan sonra da mümkünse ilk yarım saat bir şey yemeyin, sonra da bol proteinli ve tercihen karbonhidratsız bir yemek yiyin, sebze de yanına pek yakışacaktır. :)

Protein almanız yağ yakmanız açısından son derece önemli. Karbonhidrat alacağınız zaman da mümkünse kompleks karbonhidratları tercih edin. (en kolay tam tahıllı ekmekler)
Son olarak spor ve beslenme kadar önemli olan "dinlenme"yi de unutmayın!!!
Sevgiler...
5 Ekim 2012 Cuma
Keyif, Sıkıntılı bir ruh hali...
Işıklar kapalı. Odayı akşam serinliği doldurmuş. Bedende dinginlik, kafada yorgunluk var.
Şehrin ışıkları tavanda hareketli. Soğuk bir aydınlığı var.
Gözler uzaklara dalmış, düşünceli.
Arkada taş plak yaralayıcılığında Melis Danışmend çalıyor.
Kadehte kalınca bir duble single malt viski. Her kadehte,
içindeki tek buzla müziğe eşlik ediyor.
Hafif yağlı ve isli tat, boğazdan aşağı dökülürken yanan bir
şömine sıcaklığı veriyor.
Bir yerlerde şöminenin önünde oturup da güzel bi viski böyle kokar diyecek biri mutlaka vardır bu gökyüzünü paylaşan.
Damakta eriyen 1 parça çikolata tamamlayıcı unsur.
İçindeki portakalla viskinin turunç notalarını tamamlayan bademli
portakallı bitter çikolata.
Kamera iç odalara doğru çekilir.
Adam ve keyfi uzaklaşır, bütünleşir,
solgunlaşır,zamansızlaşır.
SON
13 Eylül 2012 Perşembe
Keyifli Hindi... :)
Selamlar,
Arkadaşlarım bilir ki ben yaptığım herşeyden keyif almak isterim.
Bir zevk sefa adamı olma durumu var yani.
Dün akşam da uzun zaman sonra bir yemek yapayım dedim ve sonuç olarak yine çok eğlendim.
Yemek hazırlığında iştah açıcı olarak bi duble "single malt" viski çok işe yarıyor.
Yanında da Küba'dan gelme Cohiba sigarası.
Soyulmuş ve küp küp doğranmış domateslerim. Ayaş olmazsa olmaz.
Tabii ki 2 renk biber kullandım, güzel güzel jülyen doğradım.
Mor ve beyaz soğanları iri doğruyorum, pişince yumuşacık oluyor zaten.
Yeşil soğanı her çeşit etle denemelisiniz. Ben en çok kırmızıya yakıştırıyorum ama
hindiyle de gayet güzel oldu.
Mantarlarımı da büyük büyük doğradım ve artık pişirmeye geçebilirim.
Pişme sırası çok önemli. 10. dakikada böyle bir renk cümbüşü de süper gözüküyor.
Yemeğim pişmek üzere!
Servis yaptıktan sonra, önceden soğuttuğum beyaz şarabımı da aldım. Mis gibi..
Siz belki hindi olduğu içi roze tercih edersiniz. O da gayet iyi olur.
Bu noktaya kadar diyetime gayet uygundu bu yemek ama
ne kadar zamandır aradığım üstü çikolata kaplı kurabiyeleri bulunca dayanamadım!
Yarın daha çok spor yaparım artık!
Detayları buradan yazmıyorum. Merak edenler, yapmak isteyenler bana ulaşsın.
Şu kadar söyleyebilirim ki acayip lezzetli bir yemek oldu. Sadece bu yemeğin suyu için 3 tane evlilik teklifi alırım diyorum. :)
Afiyet olsun! :)
28 Ağustos 2012 Salı
Olursa Olmaz! :)
Hayatta herkesin "olmazsa olmaz"ları vardır.
Benim buna ek olarak "olursa olmaz"larım var. Yani, "yok arkadaşım böyle olmaz"larım.
Bunlardan bir tanesi de mantar dolgu topuk ayakkabılar.
Zaten yazın gelmesiyle beraber babet diktatörlüğü yönetime oturdu.Çok gerekmedikçe topuklular
giyilmez oldu. Yetmezmiş gibi şimdi de mantar dolgu topuk salgını var.
Hanımlar,
Uzun ve bol eteklerin altında bile süpheyle yaklaştığımız bu ayakkabılar;

Hele böyle hiç giyilmez.
İşe giderken kumaş pantolonun altına, kötü kötü yazlık elbiselerle falan olmaz yani.
Evet mini jean şortlarla, mini eteklerle hatta hatta az önce bahsettiğim uzun eteklerle bile olabilir ama onun için de gerçekten güzel bir fiziğe ihtiyacınız var. Öyle kendimle barışığım falan gibi durumlar söz konusu değil. Biz ne görüyoruz peki;
çok kötü durumdaki bakımsız ayaklarda kötü örnekler.
Lütfen! Rica ediyorum birazcık özen gösterilsin.Ayrıca espadril gibi bir güzellik neden
unutulmuş durumda anlamak imkansız.
Yeri gelmişken 1-2 tane de güzellerinden örnek vereyim madem! :)
Not: Bundan sonra "olursa olmaz" köşesi yapacağım, bilginize. :)
15 Ağustos 2012 Çarşamba
Merhaba merhaba... :)
Merhabalar,
Ben sadece hayattan keyif almayı seven bir insanım. Hepsi bu. Keyif aldığım şeyleri paylaşmak da benim için önemli.
Bu yüzden de bu bloga başladım. Elbette her zaman keyifli şeyler yazmak isteyeceğim ama gün gelecek canımı sıkan şeyleri de yazacağım. Eleştirilerimi de yazacağım. Beni tanıyanlar bilir, kelime seçimlerimde hep çok özenli olmakla beraber hiç bir zaman da kibarlık peşinde olmadım. Ufak çaplı acımasız yorumlarla karşılaşırsanız da hazırlıklı olun diye önden haber veriyorum. Şimdiden çok keyifli bir hal almaya başladı bile. :)
İlk postumu, diğer blogumda yayınlayacağım posta kaçamak bir bakışla noktalıyorum.
Hepimize şimdiden iyi eğlenceler... :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)